İnsanın adım attığı yeri talan etme,farklı olan ne varsa kendine benzetme çabasına fantastik kahramanlar aracılığıyla büyüleyici bir bakış atmak için Avatar...
İçinden geçtiğimiz zamanda başkalarının hayat alanlarını işgal etmek üzerine kurulan politikaları,bu politikalarla beraber gelen talan etme güdüsünü,yerin yüzünü eskitmek için daimi olan insan çabasını görmek için üstün bir varlık olmanın gerekmediği aşikar olsa da,James Cameron;görmemekte,görüp de bilmemekte,bilip de konuşmamakta ısrar eden herkese yarattığı insan üstü varlıkları aracılığıyla okkalı bir mesaj gönderiyor;görünür kılıyor görülmesi gerekeni.
Büyüleyici bir gezegende,renkli karekterlerin yanında ve konuşan doğanın içinde buluyorsunuz kendinizi.Size benzeyenlerin nefes alınabilen yeni bir yer keşfetmenin verdiği şevkle ve anlamsız devlet çıkarları uğruna neler yapabildiğine tanık oluyorsunuz;kanınız donuyor.Mücadelesini haklı kılmak adına sebep üretip sonra o sebebe inananları anımsıyorsunuz;yaratılan "düşmanları"...Öyle ürkütüyor ki sizi size dair olan ne varsa, "ötekine" sarılmak arzusu geliyor gitmemecesine.Eğer hala tohumunuza katılmış olan insanlığa dair birşeyler hatırınızdaysa Pandora'ya yakın hissediyorsunuz.Naviler'in mücadelesi buralarda insanlık tohumlarını yeşertebilmiş olanların dertleriyle eşleşiyor.Yeryüzünde dönüşüm yaşanıyor maviye doğru..
Efenim sonunda huzura kavuşuyor bu mavi dev yaratıklar.Pandora bir insan kazanıyor nihayetinde ya da bir insan Pandora'yı kazanıyor.Haset etmiyorsunuz;bir nevi tatmin oluyorsunuz gibi gibi..
Sonra ışıklar yanıyor yavaş yavaş...
Dünya'ya iniş bu,belli...
Gözlerinizi açtığınızda birkaç mavi adam görüyorsunuz.
Ellerinize bakıyorsunuz hızlıca...
Ya mavisiniz ya da boşverin...
Dünya'ya iniş bu,belli...
Gözlerinizi açtığınızda birkaç mavi adam görüyorsunuz.
Ellerinize bakıyorsunuz hızlıca...
Ya mavisiniz ya da boşverin...
elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSil