26 Eylül 2010 Pazar

egonun anatomisi

yalnız kendini aldatırsın
yalnızca kendi kendini
yalnız -kendi kendine
kendin kendini
yalnız kendini
yalnız -kendin
yalnızsın.

24 Eylül 2010 Cuma

Kapalı ruhlar alemi

Bazen her şey alabildiğine açık olmasına rağmen ya kabul etmek istemediğimizden ya da reddetmekten korktuğumuzdan,anladığımız şeyleri yüksek sesle söyleyemeyiz.Malumu ilan etmekten kaçınan ses tellerimiz sözcükleri sessiz bir boşluğa bırakırken, bünyemiz gürültülü bir ağırlık hisseder derinlerde.
Sessizlik ve zamanın uyumlu birlikteliği sinir bozucu ve kontrol edilemez bir hal almaya başladıktan sonra,harfler sesli kelimelere dönüşmek üzere harekete geçerlerken,ruhumuza eşlik eden melodiler kakofonik bir hal alırlar.Rahatsızlığımızın bünyeden ayrılıp çevreyi taciz etmeye hazırlandığı bu evreye anlamlı cümlelere dönüşmeyi bekleyen binlerce şuursuz kelime eşlik eder.Bu şuursuz silahşörlerin galeyana gelerek beklenmedik leşler yaratmasından korkarak geçirdiğimiz onca uslu ve bir o kadar da puslu zamanı sona erdirmeye karar veren iç sesimiz öldürücü sorularını ateşlemeye başlar.Her soru bir yenisini doğururken ıssız ruh dünyamız bir panayır alanına dönüşüverir.Kargaşa öylesine büyür ki yanıtları bulamayız;hatta bildiklerimizi de kaybederiz.Bir süre sonra soruların cevaplanmamış olabileceğini düşünmek yerine, cevapları verebilecek kişiyi ortadan kaldırdığımıza inanmaya başlarız.Vicdanımız ruhumuza,var olmayan bir ölünün faili sıfatını yakıştırdığında,var olan gerçeklerimizi de yeniden sessizliğe emanet eder.
Bildiklerimiz de,bilmediklerimiz de hala yaşayan bir ölümlünün dudaklarında boşluğa savrulurken;ruhumuz,işlenmeyen bir cinayetin sorumlusu olarak sonsuza kadar kapalı anlamlara mahkum edilir.

18 Eylül 2010 Cumartesi

noktalama gerekli

gereksiz şeylerle uğraşıyorum gereksiz şeylerle uğraşırken gereksiz cümleler kuruyorum ve bunu gereksiz birilerine aktarıyorum sonra gereksizin biri bana bir şeyler anlatıyor daha da gereksiz oluyoruz
gereksiz olması gerekenler var biliyorum ama gereksiz olması gerekenleri gerekliymiş gibi görerek gerekli olan ne kaldıysa elimde gereksizleştiriyorum gereksizleştirdiklerim gereksiz olmadıklarını anlatmaya kalkarlarsa onları duymuyorum gereksiz olan her kimse gereksiz olduğunu bağırırcasına çırpınırken onu duyuyorum velakin dinlemiyorum hep aklıma ne eserse onu yapıyorum aklımla kalbim arasındaki kafam kadar kalın çizginin üstünde bir cambaz ipinin üzerindeymişim gibi nefes nefese kalıyorum gereksiz heyecanlar peşinde koşuyorum gereksiz heyecanları seviyorum gerekli olanları sevmiyorum gerekli olan bir şeyin beni heyecanladırabilme ihtimalini de sevmiyorum ihtimalleri sevmiyorum ama hayatım ihtimallerden ibaret oluyor hep tercih ettiğim biri ya da bir şey birilerini ya da bir şeyleri ihtimaller dışında bırakıyor ancak oyumu gereksiz olandan yana kullandığımdan mıdır nedir yine gereksiz ihtimaller arasında boğuluyorum öyle işte
gereksizlik ağır hayattaki karşılığı lügattakinden ağır