Bir gün düşünün, diğerlerine hiç benzemiyor; ama diğerlerinden bir farkı da yok.Değerini tam da buradan alıyor;kaçınılmaz benzerlik içinde benzersiz kılınmış olmasından…
Her gün birbirine benzemez mi aslında?Günün sonunda,günü diğerlerine kıyasla iyi ya da kötü kılan şey,güne dokunabilen insanın,gün üzerinde bıraktığı izler değil midir?Gün müdür yoksa bize dokunan?Eğer günü anlamlı kılan şeyin bizim irademiz dışında işleyen bir mekanizma olduğunu dolayısıyla günlerin anlamlı ya da anlamsız olmak üzere tasarlanmış bir şekilde bizi beklediklerini düşünürsek,bu, hayatımız üzerinde etki alanımızı fazlasıyla sınırlandıran bir saptama olmaz mı?Ya da başkalarının hayatımız üzerindeki etkisini olağanlaştırmaz mı?Halbuki hiçbir şey bu derece olağan değildir.Hayatı şekillendiren kendi irademizle aldığımız veya alamadığımız kararlarımızdır.İradeler yaratır sıradan olmayan ne varsa.Yani günler değildir bize dokunan;biz yaratırız sıradan günler içinden,sıradan olmayanları…
Sonra iradeler değişir;iradelerle birlikte günler de…Sonrası malum.Hayatımızı anlamlı kılan bu günleri unutmamız gerekir.Unutmadıkça diğer günlere hak ettikleri anlamları vermek mümkün olmaz çünkü.Ve işte hayat, kendi irademizle yarattığımız ne varsa bir gün yıkmayı ve sonra yenilerini yaratmak üzere hayaller kurarak uyumayı alışkanlık haline getirdiğimiz saçmalıklar bütünüdür.
Kurmak ve yıkmak;istemek ve bıkmak;alışmak ve korkmak;sevmek ve yorulmak;yaşamak ve durulmak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder