Aşk, tutku, cinsellik, sevgi, saygı, kadın, erkek, evlilik ve ilişkiler üzerine fazlasıyla düşünmeme sebep olan bir film izledim; filmin adı Bitter Moon. Kesinlikle rahatsız ediciydi, huzur bozucuydu, can sıkıcıydı.
Doruklarında yaşanan bir aşkın, renkli bir cinsel hayatın ve inanılmaz bir tutkunun nelere dönüşebileceğini, dönüşürken neleri götürebileceğini kaçırmanıza imkan veremeyecek kadar net mesajlarla veren bu film, sizi aşkın tavan ve taban dönemlerine şahit ediyor. Yatak odalarına giriyor, fantezilerine dahil oluyor, tutkunun sınırlarını keşfetmeye çalışıyorsunuz. Yalnız başına tutkunun bağladığı insanların aslında ne kadar ince bir ip üzerinde adeta cambazlık yapar gibi bir ilişkiyi yürütmeye devam ettiklerini görüyor, dolayısıyla aşkın saikinden korkar oluyorsunuz. Rutin, güvenilir ve aslında sıkıcı bir ilişkinin insanın gerçekten ulaşmak istediği tek şey olup olmadığını sorgulamaya başlıyorsunuz. Mütemadiyen kendi içinizde çelişen cevaplar buluyorsunuz. Cinselliğin zaman içinde tükenişine; dolayısıyla aşkın dayanaksız kalışına, ruhlarını birbirine dokunduramayan kadın ve erkeğin birbirine yabancılaşmasına, aşk ve nefret arasındaki incecik çizgiye ve daha bir çok şeye tanık oluyorsunuz. Aşkın anı kusursuzlaştırma yönündeki başarısının, yarın söz konusu olduğunda nasıl da tükendiğini görünce irkiliyorsunuz. Bir kadının, ilişkisini ayakta tutmak adına nelerden ödün verdiğini, nelere katlanmayı göze aldığını, kendisini ne kadar aşağılayabildiğini ve günün birinde yorulduğunda ne kadar tehlikeli olabildiğini; erkeğin ise, ilişkiyi bitirmeye karar verdikten sonra ne kadar acımasız hale gelebildiğini, ne kadar bencil davranabildiğini farkedip, belki de aslında cinsiyet temelli olmaması ve karakter analizinden ibaret kılınması gereken çeşitli ihtimaller üzerine uzun uzun düşünmeye başlıyorsunuz.
Filme dair daha önemli detaylar var elbet. Özellikle, son 10-15 dakikasını “Yok artık” nidalarıyla izlediğimi itiraf etmeliyim.
Özetle tarafımdan şiddetle tavsiye ediliyor bu film.
( Bu arada film 90’lı yıllara ait; yani gene gecikmiş bir seyir, gene gecikmiş bir yorum ve gene gecikmiş bir hazla gelen tavsiye. )
bu kişilerin evlilik müessesine verdiği durumla eşdeğerdir.Önyargılar ve birtakım sinemaskop izlenimler evlilik adına kesin veriler vermez,onlar para ve reyting üzerine kurulmuş oyunlardir.
YanıtlaSilKısacası,evlenmek bir süreç ve denge işidir,cambaz korku denen hissi benliğine soksaydı,cambaz olamazdı.fİLmler ve kitaplar düşünceler asansör gibidir nasıl olduğu bilmeden birden kendinizi 12.katta bulursunuz ama merdivenlerden çıkmış olsaydınız soluk soluğa kalıp yorulduğunuzun farkına varabilirdiniz.
evlilik farkına varmaktır,bir hayalin ötesi değil,eğer farkındaysanız aşırı hayal ve isteklerin peşinde koşmazsınız.